her bir katil kitabinda bir kiz olur? olmazsa kitap olmaz zaten amaç bu? kiz çok fazla masumdur! cennetliktir resmen bir karincayi bile ezmemiştir birde adam vardir ve o katildir adam kizi kaçirir ve tutsagi yapar fakat ilerde kiz melek yuzlu şeytan çikar ve bir örgutun lideri olur ama herşey tam tersi olaydi?? katil aslinda en başindan beri kadin baş karakter olsaydi?

Cinayet ve aşk dolu bir kitaptır

Dördüncü Hücre Adaletin olmadığı bir yerde, sessizlik en büyük suçtur. Kara Bayır Hapishanesi, ardı ardına gelen intiharlarla çalkalanırken Cumhuriyet Başsavcısı Yağız Alaz Demi ve yardımcısı Nefes, bu karanlık sır perdesini aralamak için mücadeleye girişir. Ama bu sadece basit bir intihar dosyası değildir. Çünkü bazı cesetler gerçeği fısıldar… ve bazı tanıklar suskunluğun ardında çığlık atar. Maktülün sevgilisi, yaşadığı kaybın ardından sessiz kalmaz. Onun anlattıkları, adalet sistemini derinden sarsacak bir gerçeği ortaya çıkarır: Kara Bayır’da organ ticareti yapılmakta ve mahkumların hayatı sistemli bir şekilde yok edilmektedir. Her şeyin başladığı yer… Dördüncü Hücre. Orası sadece bir hücre değil. Orası gerçeğin gömüldüğü karanlık bir mezar.

GİRİŞ: Aşk ne diye sorarak giriş yapsam çok mu klişe olur bilmiyorum ama gerçekten aşk ne demek onun için ölümü göze almak mı,onun iyiliği için ondan vazgeçmek mi,karşılıksız sevmek mi yoksa gelmeyeceğini bile bile yıllarca beklemek mi evet bunların hepsi ve daha fazlası AŞK demek. İntikam ,öfke,İhanet aşka dahilmidir? Aşk,mantık intikam bunların üçünün bir araya gelmesi bile bizikorkuta bilir ama insan bu duygularla aşkı öğrenmeli hepsini yaşamalı. Merhaba ben ilk defa bi kitap yazıyorum daha önce çok denedim ama ilk defa pi platformda yayınlıycam eğer bi hatam olursa lütfen söyleyin

"Kusursuz cinayet yoktur."

‘Sizin kalpsiz dediğiniz insanların kalbini sökerek, gerçekten de kalpsiz olmalarını sağladım. Ve devam edeceğim. Bu belki ilk oldu ama asla son olmayacak. Artık “kalpsiz” kelimesi bir mecaz değil, gerçeğin ta kendisi olacak…’

Korku onların, Zafer bizimdi.

Ailesinin ölümüyle küçük yaşta Sarsılan gece akay kimsesiz çöplüğünden kurtulup tanıştığı asker sayesinde yetimhaneye yerleşir ve polis olur Fakat ona verilen suç dosyasıyla karanlığın içine çekilir

Bu kitap madamosiella ve cruelladevil tarafından yazılmaktadır. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadan aramızdaki mesafeyi kapatarak karşıma dikildi. Sadece birkaç santim ötemde postalları postallarıma değiyordu. Kolunu başımın yanından geçirip aynaya yaslandı. Geriye doğru bir adım atıp etkisi altından çıkmaya çalışsamda zihnim için gereksiz bir çabadan ibaretti bu davranışım. Sırtım aynanın soğuk yüzüyle bütünleşince çelik yeleğe saplanan kurşunun unutmaya çalıştığım acısı sırtıma yayılarak varlığını yeniden hissettirdi. Katlanarak artan ağrı bedenime daha derin bir acı vermeye başladığında bütün çabalarıma rağmen yüzümün kasılmasına engel olamamıştım. Uzun kemikli parmakları belimi kavrayarak aynadan ayırırken acımı azaltmak istercesine belli belirsiz dolaştı bulunduğu yerde. Acı ufak bir sızıya dönüşmüştü evet ama artık onunla burun burunaydım. Bal rengi irisleri yüzüm ve gözlerim arasında mekik dokurken usulca kulağıma yaklaştı ve sıcak nefesinin tenimi yalayıp geçmesine izin verdi. "O küçük iğneli dilin bazen sınırlarımı fazla zorluyor." Sıcak nefesi yeniden nefesime karışırken, başımı dikleştirdim ve ona meydan okudum. Aramızdaki ast üst ilişkisini yok sayarak tıpkı onun bana yaptığı gibi kulağına doğru yükselerek fısıldadım. "Senin sınırların benim sınırlarımı zorladığın yerde son buluyor Atmaca. Sınırların geçilmesin istiyorsan önce benim sabrımın sınırlarında dolanmaktan vazgeç."

Bu kitap madamosiella ve cruelladevil tarafından yazılmaktadır. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadan aramızdaki mesafeyi kapatarak karşıma dikildi. Sadece birkaç santim ötemde postalları postallarıma değiyordu. Kolunu başımın yanından geçirip aynaya yaslandı. Geriye doğru bir adım atıp etkisi altından çıkmaya çalışsamda zihnim için gereksiz bir çabadan ibaretti bu davranışım. Sırtım aynanın soğuk yüzüyle bütünleşince çelik yeleğe saplanan kurşunun unutmaya çalıştığım acısı sırtıma yayılarak varlığını yeniden hissettirdi. Katlanarak artan ağrı bedenime daha derin bir acı vermeye başladığında bütün çabalarıma rağmen yüzümün kasılmasına engel olamamıştım. Uzun kemikli parmakları belimi kavrayarak aynadan ayırırken acımı azaltmak istercesine belli belirsiz dolaştı bulunduğu yerde. Acı ufak bir sızıya dönüşmüştü evet ama artık onunla burun burunaydım. Bal rengi irisleri yüzüm ve gözlerim arasında mekik dokurken usulca kulağıma yaklaştı ve sıcak nefesinin tenimi yalayıp geçmesine izin verdi. "O küçük iğneli dilin bazen sınırlarımı fazla zorluyor." Sıcak nefesi yeniden nefesime karışırken, başımı dikleştirdim ve ona meydan okudum. Aramızdaki ast üst ilişkisini yok sayarak tıpkı onun bana yaptığı gibi kulağına doğru yükselerek fısıldadım. "Senin sınırların benim sınırlarımı zorladığın yerde son buluyor Atmaca. Sınırların geçilmesin istiyorsan önce benim sabrımın sınırlarında dolanmaktan vazgeç."

Açelya babasının ölümünden sonra annesiyle maddi olarak zor zamanlar geçirir ve bu yüzden babaannesinin yanına taşınmak zorunda kalırlar orada babasının intikamını almak içinmerdiven altı bir kursda yetiştirilir profesyonelleşir eğitilir 15 yılın sonunda babasının düsmanlarından intikamını almak için hazır hale gelmiştir ve bu yolda arçen arıkanla tanışır ...

Herkes kadınların öldüğü veya kurbanlardan anlatılan kitapları okudu peki o kitabı okurken katil `in ne hissettiğini biliyor muydular ? ya da size şöyle şöyleyim peki siz biliyor muydunuz ne hissettiklerini ne yaşadıklarını ?. Artık kartlar yeniden dağıtılıyor . katilimiz artık bir kadın ve bu sefer kadınlar değil erkekler ölüyor . Kulağa garip geliyor biliyorum o kadar erkeği bir kadın nasıl öldüre bilir ? gücü yeter mi ? her adamı öldürdüğünde psikolojisi yerinde kalır mı ? hatta bu kadın deli diye düşüne bilirsiniz ancak size şöyle bir yanıt veriyim. Asla ama asla " BİR KİTABI KAPAĞI İLE YARGILAMA" neyse devamı sürpriz olsun hazırımsınız dönüşü olmayan bir oyuna buradaki gizemleri ve sırları siz çözeceksiniz aynı zamanda bilmecelerimi ` de . bu kitap yetiskinler icin uygundur . gerilim korku ve polisiye bir arada iyi okumalar

Geçmiş yaralarının intikamını ve diğer insanların yaşadıklarını istemeyen bir katil Onun peşine düşen güzel ve akıllı savcı

Kelimeler öldürebilir. Hele bir şairin ellerindeyse... Şehir, bir süredir kanlı dizelere uyanıyor. Kurbanlar, özenle sahnelenmiş cinayetlerin ortasında bulunuyor. Her biri bir şiirin içinde, bir metaforun içinde… Ve hepsinin yanında aynı imza: Söz Ustası. Kimse onun kim olduğunu bilmiyor. Sadece geceleri çıkan o şiirler… Önce kelime, sonra cinayet. Önce dize, sonra kurban. Cinayet masası dedektifi Mira Deren, bulduğu ilk defterle kelimelerin arasına çekiliyor. Ama karşısındaki bir katil değil; bir sanatçı. O bir yazar, ama kalemi mürekkep değil, kan damlatıyor. Ve her cinayet, geçmişte gömülü bir hesabın karşılığı. Bu bir soruşturma değil sadece. Bu, şiirle yazılmış bir intikamın romanı. Katil, kelimeleri silah gibi kullanıyor. Ve her bölüm, yeni bir kurban demek. "İlk mısrayla başladı. Ve son noktayı koymaya hiç niyeti yoktu." Söz Ustası, kelimelerin karanlığında kaybolmak isteyenler için bir düşüş hikâyesi. Bir katilin zihnine girmeye cesaretin varsa, kapak aralanıyor…

Daha yazacak çok şey var, ama önce mendilim kurusun. Mesele, birine yaşarken omuz vermekti, öleni taşımak zaten sünnet sayılmaz mıydı? Herkesin yüreğinde mavilikler büyürken, benim yüreğimde büyüyenler ise sadece acılarımdı... "Sevmek bazen bir uçurum kenarında durmak gibidir; tutunacak bir dalın varsa, düşmekten korkmazsın. Peki ya o dal, kendi gövdesinden kırılmışsa?"

Yalanlar can alır mıydı? Onlarınki almıştı. Yıllar sonra bir araya gelen bir arkadaş grubunun eski günleri yad etmek için gitmeye karar verdikleri dağ evinde bir cinayet işlendi. Atan dokuz kalpten birisi durdu, durduruldu. Yanan dokuz mumdan birisi söndü, söndürüldü. Onlar on dokuz Ocak sabahına bir ceset ve bir katil ile uyandılar. Bu cinayeti kim, neden işlemişti? Katili bulmak zordu, onlar önlerinde yanan bir mum olmadığı sürece kusursuz yalancılardı. Ama her yalancı elbet bir gün mum ışığında yansıyan gölgesiyle yüzleşmek zorunda kalırdı. Değil mi?

Vahşice işlenen bir cinayet. Onu çözmeye çalışan Azrail lakaplı polis memuru. Peki katili bulabilecek mi?

Cumhuriyet baş savcısı Murat Ateş... Başkomiser Suna Demirel... Ve azılı bir suçlu. BU HİKAYEDE KİMİNLESİNİZ?

Paris`te olan şüpheli bir ölümü araştıran dedektifin yaşadığı maceralar.

Allah der ki; " Kimi benden çok seversen, onu senden alırım." Ve ekler; " onsuz yaşayamam deme, seni onsuzda yaşatırım." Burası İstanbul. Dışından güzelliğiyle yakar. Ama içine girdiğinde seni yakar. Derdi yok, ama içindekilerinin suçu çok. İçine girince, bu şehir niye bu kadar karanlık dersin. Karanlık sokaklarında, beni kurtar diye bağırırsın. Ama sesini kimse duymaz. Merak etme, kimse duymuyorsa ben duyarım. Sen şimdi diyeceksin ki, sen ölmedin mı? Hayır. Cinayetin başkomiseri Yavuz Kılıç ben. Öldü sanılmıştım, geri döndüm. Her zaman olduğu gibi adaletin peşindeyim, İstanbul’un karanlık köşelerinde adaleti arayanlar. Bu şehirde sessiz kalanların sesi, kaybolanların iziyiz biz. Yeniden buradayım ve bu karanlık sona erecek...

Bir suçun arkasındaki karanlık sesler… İstanbul’un karanlık sokaklarında, kaybolan hayatların izleri takip ediliyor. Elif Karaca, ses analiz uzmanıdır. Onun kulağı, sıradan bir insanın duyamayacağı frekansta yankılanan çığlıkları duyabilen bir yeteneğe sahiptir. Ancak, bir gecede aldığı gizemli bir acil çağrı, hayatını tamamen değiştirecek bir soruşturmanın içine çekilir. Komiser Harun Demir, sokaklarda cesur bir mücadele verirken, eski bir travmanın izlerini hâlâ taşıyor. Kendisini geçmişin gölgelerinden kurtarmaya çalışan Harun, Elif’in seslerin ardındaki sırları çözmesine yardım etmek zorunda kalacaktır. Ancak, her geçen dakika, katilin bir adım daha yaklaştığını ve oyunun bir parçası olduklarını gösteriyor. Kurbanla katil arasındaki ince bağları çözmeye çalışan ikili, bir suçlunun arkasındaki gerçekleri keşfederken kendi karanlık geçmişlerine de adım atmak zorunda kalır. Birbirinden habersiz iki insan, tek bir ortak noktada buluşur: Sesin gölgesinde saklanan karanlık bir sır. İstanbul’un gece karanlığında, her sesin bir anlamı vardır…

Bu kitap ilk kitabim. Özet;Hello Kitty takıntılı bir katil var ve halk arasinda dolaşıyor ben size karakterler verecem ve siz o karakterler hakkında tahmin yuruteceksiniz Not: kitap hem katil hem de bir polisin ağzından anlatılacak bir polis bir katil şeklinde bölümleri yazacam beğenirseniz devam serisi gelecek.

İstanbul’da faili meçhul cinayetleri çözmeye çalışan başarılı ama yalnız bir cinayet masası komiseri olan Defne Yalçın, gizemli bir cinayet soruşturmasında deneyimli bir gazeteci olan Mert Savran ile yollarını kesiştirir. Cinayetlerin ardında sadece karanlık bir intikam planı değil, aynı zamanda gizlenmiş duygular ve geçmişin acıları yatmaktadır. Olaylar ilerledikçe Defne hem katilin peşine düşer hem de kalbine gömdüğü duygularla yüzleşmek zorunda kalır. Mert ile aralarında gelişen ilişki, hem davayı hem de Defne’nin iç dünyasını sarsar. Cinayetlerin ardındaki sır perdesi aralanırken, aşk ile adalet arasında ince bir çizgide yürümek zorunda kalırlar. Bu hikâye, karanlıkta filizlenen umutları ve aşkın, en kanlı sokaklarda bile nasıl doğabileceğini anlatır.

Maral Çetin`in babası Hüseyin Çetin, emekli istihbarat görevlisidir. Maral, evde olmadığı bir gün babasının intihar haberiyle sarsılır ama babasının intihar ettiğine inanmaz. Maral inanmasa da, Hüseyin Çetin kızına bir mektup yazmıştır. Babası mektubunda kızını iş arkadaşına emanet ettiğini yazmıştır. Maral, babasının arkadaşını bulmaya gittiğindeyse arkadaşının da vefat ettiğini öğrenir. Maral, ölümlerin tesadüf olduğuna inanmaz ve şüphelerinin peşinden gitmeye karar verir. Böylece babasının arkadaşının oğlu olan Alim Polat ile yolları kesişir.

1976 yılında, Fransa tarihinin en dahiyane banka soygunlarından biri gerçekleşti. Ne silah kullanıldı ne de bir kurşun sıkıldı. Bunun yerine, aylarca süren titiz bir planlama, kusursuz bir ekip ve bir dahi suçlunun zekâsı devreye girdi. Albert Spaggiari, Nice`teki Société Générale Bankası’nın kasasına ulaşmak için yeraltında bir tünel kazdı ve tarihe geçen bu büyük vurgunu gerçekleştirdi. Ancak asıl hikâye, soygundan sonra başladı… Bu kitap, sadece bir banka soygununun değil, aynı zamanda zekânın, cesaretin ve kaçınılmaz sonun hikâyesini anlatıyor. Spaggiari`nin planlarını, kaçışını ve geride bıraktığı gizemi keşfetmeye hazır olun. Çünkü bazı suçlar sadece suç değildir, onlar birer sanat eseridir.