devam ediyor 6g önce güncellendi
Satrançta Vatan
@yazarbeyfendi00
Okuma
21
Oy
17
Takip
1
Yorum
5
Bölüm
4
1918…
Osmanlı İmparatorluğu kan kaybediyordu. Haritalar, kalemle değil kanla çiziliyor, milletler hayal olup yıkıntılar altına gömülüyordu. Geceleri top sesleri değil, halkın içten içe çürüyen umudu yankılanıyordu. Her şey, bir devrin sona erdiğini haykırıyor; ama kimse bunu yüksek sesle söyleyemiyordu.
Saraylar sessiz, sokaklar tetikteydi. Sadakat bir yemin değil, bir yük olmuştu. Dostluklar kırılgan, ittifaklar rüşvetle örülüyordu. Herkes birbirini tartıyor, her bakışta bir hainlik, her susuşta bir sır gizleniyordu. Çünkü bu, bir savaşın değil — bir çözülüşün hikâyesiydi.
Ve böyle zamanlarda, gerçek savaşlar cephelerde değil, zihinlerde kazanılırdı. Tetikten önce fikir, silahtan önce strateji konuşurdu. Taşlar tahtaya dizilirken aslında insanlar dizilirdi. Her piyon bir halktı. Her vezir, ya bir ihaneti temsil ederdi ya da suskun bir kahramanlığı.
Bu, görünmeyen bir savaşın hikâyesidir.
İçinden ihaneti, sadakati, sükûneti ve ihtilali aynı anda geçiren bir satranç tahtasında; akıl, cesaretle; vicdan, korkuyla yüzleşir.
Taşlar yer değiştirdikçe, kader de yönünü değiştirir.
Ve bazen…
Bir ülke yeniden doğar.