[ Tarih ] - Kitap Listesi
devam ediyor 4a önce güncellendi
TEHLİKELİ TOPRAKLAR
@sidelyacicegi
Okuma
737
Oy
139
Takip
64
Yorum
36
Bölüm
13
TARİHİN GÖRDÜĞÜ EN ACIMASIZ KRALLAR OLDU. ŞİMDİ TARİH, EN ACIMASIZ PRENSESİ GÖRECEKTİ. AMA PRENSESİN ACIMASIZLIĞI ZALİMLEREYDİ.
TARİHİN GÖRDÜĞÜ ÇOK KAYIP OLMUŞTU. ŞİMDİ TARİH, HİÇ BİR YERE AİT OLMAYAN SIRLARLA DOLU BİR KRALI GÖRECEKTİ.
"İşgal altında tuttuğunuz topraklarımı terk edin aksi halde buradan ya siz sağ çıkamazsınız ya biz"
Prenses kararlıydı gözü korkmuyordu. Yıllarca bir Prenses gibi davranmayı değil bir savaşçı olmak için eğitilmişti.
"Savaşı görmeden savaşın sonunda ne olacağını kimse bilemez Prenses"
Kral Hazer Alpar bu savaşı kazanacağını kesin görüyordu. Aylardır bu savaş için hazırlanmıştı. Ayrıca Jeyan askerlerinin komutasının bir kadına ait olma düşüncesi ona komik geliyordu. Çünkü ona göre bir kadın değil ülke yönetmek çoban olup bir sürüyü bile gözetemezdi.
PRENSES TALİA VERA, TARİHİN GÖRECEĞİ EN GÜÇLÜ KADINI OKUMAYA HAZIR MISINIZ?
KRAL HAZER ALPAR, TARİHİN GÖRECEĞİ EN SIRLARLA DOLU ADAMI OKUMAYA HAZIR MISINIZ?
TARİHTE Kİ KİŞİ VE KURULUŞLARLA HİÇ BİR ALAKASI YOKTUR. SADECE HAYAL GÜCÜNE DAYANAN TARİHSEL BİR KURGUDUR.
TEK İLHAM KAYNAĞI HAYAL GÜCÜDÜR.
HİKAYENİN TÜM TELİF HAKLARI SAKLIDIR. HİKAYE TÜMÜYLE BANA AİTTİR. HERHANGİ BİR ÇALINMA OLURSA GEREKEN İŞLEM BAŞLATILACAKTIR.
Kalemimin esiri olanlar sözlerimden payını alacaklar.
Yazar: sidelyacicegi
YAZAR ADI: ESMA GÜL
17 EKİM 2021`DE YAZILMAYA BAŞLANDI
1 VE 2. SERİ TEK BİR KİTAPTA
devam ediyor 7a önce güncellendi
Zaman Sarhoşluğu
@senuzya
Okuma
1.62k
Oy
239
Takip
61
Yorum
103
Bölüm
18
Gözlerimi kapattığımda tavanıma karşı yarı baygın ve inanılmaz bir acı içindeydim. Oysa açılan gözlerim berrak göğe bakıyor ve güneş bedenimi ısıtıyordu. Uyandığım yer evimden, sokağımdan, yaşamımdan başkaydı. Bambaşka. Yaklaşık 474 yıl başka.
-------
Hikayeyi aslında Osmanlı zamanında hayal etmiştim ama sonrasında ilerleyişimi tarihten çok da saptırmamaya çalışmak yorucu olacağından ve Osmanlı zamanı yerine diziyi baz almam gerekeceğinden böyle yapmamakta karar kıldım. Isimlerle oynadım kısacası. Hikayede Osmanlı imparatorluğu yerine Göktuğ Imparatorluğu bulunmakta. Diğer her şey bildiğimiz gibi. (Yaşama şekilleri, dilleri,dinleri, kuralları, yaşadıkları Topkapı Sarayı falan)
devam ediyor 7a önce güncellendi
Anemoia
@_nisatemel
Okuma
6
Oy
1
Takip
2
Yorum
0
Bölüm
5
O an üzüntümden utandım annem için üzülürken bunları hissetmem normal miydi? Bunun için utanç duymalı mıydım? Aşkım ile üzüntüm çelişirken hala gözlerini gözlerimden çekmedi....
Anemoia: bilinmeyen bir zamana olan özlem demekti tıpkı benim hissettiğim gibi....
tamamlandı 7a önce tamamlandı
MAHBER (TAMAMLANDI)
@rubamsalepe
Okuma
3.25k
Oy
193
Takip
80
Yorum
15
Bölüm
30
Saltanat mı galip gelecek sevda mı? Taht için tutuşan prensese kim derman olabilirdi ki? Bir başka ülkenin şehzadesi elinden tutsa hangisi galip gelirdi? Entrikanın hatta savaşın içinde kalmış insanlar ne yapabilirdi hayatta kalmaktan başka? Tahta mı yürüyeceklerdi, yoksa bu taht birilerinin sonu mu olacaktı?
Mehpare Hatun`un yolu Mirzaoğulları ile kesişir. Uğruna canını verebileceği tahtını ardında bırakıp gitmek zorunda kalır lakin taht onun için vazgeçilmezdir. İki hanedan evladı olan, iki mühür taşıyan bu prenses artık üçüncü bir mühürle de birleşmiş olur. Bir yandan saray entrikalarıyla uğraşırken bir yandan da varisi olduğu tahtı uğruna bir şeyler yapmaya çalışır. Peki sevda bu işin neresindedir?
Taht, aşk, entrika, savaş... Kendinizi tarihsel kurgunun içinde bulacaksınız. Okuduğunuz satırlarda gerçek tarihten izler görebilirsiniz.
25.01.2021/ 17.03.2023♡
devam ediyor 8a önce güncellendi
Kitap Ustası ve Yeniçağın Kralı
@cennetbahcesi_
Okuma
26
Oy
7
Takip
8
Yorum
2
Bölüm
3
Göçmen bir kadın ve aristokrat adamın kızı, belki de dünyanın en şanslı insanıydı...
Sıradan bir hayat sürmek yeterince iyiydi onun için.
Fazlasını istemeden, elindekilerle mutluydu. Göçmen annesi ve kendisini terk eden babasına rağmen hayatı güzeldi. Hâlâ tatlı bir arkadaşa ve bilge bir anneye sahipti. Zamanla onları kaybettiğinde ise dünyayla arasına koca bir duvar inşa etmişti.
O duvarın arkasında kalırsa iyi olacağına inanarak yaşadı.
Ancak o duvar da Kral`dan gelen emirle yıkıldı. Cam Kubbeli Saray Kütüphanesi`nin geçici ustası olmak zorundaydı.
Ve Melina, hayatının geri kalanında yüzünü dahi görmek istemediği babasıyla karşılaştı...
Sarayın kanlı entrikaları ve etnik kökeninin yarattığı sorunlar arasında hayatta kalabilecek mi?
***
Herkesin sırtını döndüğü Kral Hector`un ve Kraliçe Clarissa`nın oğlu Prens Richard... Hayatta kalması bile mucize olan, kraliyet ailesinin kanını taşıyan son kişi... Neredeyse herkes onu görmezden gelirken, aristokratların çoğu onu ciddiye almazken kendi kaderini yönetmek için genç yaşta saraydan dışarı çıkan dâhi prens...
Hakkı olan taht için yirmi bir yaşında geri döndüğünde tüm aristokratları parmağında oynatan Kraliçe Clarissa bile ona karşı koyamadı.
Ve Prens tahta çıktı. En sadık astları olan Lord William ve Lord Narsia`nın yardımıyla Regnum Krallığının yıllarca sürdüğü sefaleti, yolsuzluğu ve iktidar karmaşasından kurtulmak için çabalıyordu. Çocukluğunu çekilebilir kılan ve uzun zamandır bakımsız bırakılmış Saray Kütüphanesi`ne bir usta atayıp düzenlemek istediğinde karşısına çıkan isim Melina William olmuştu. Sadık Lordunun kızı, aynı zamanda Prens olduğu yıllarda tanıştığı bir kişi...
Bu iki kişinin kaderi, bir ülke dolusu insandan daha fazlasını ilgilendirirken onları bekleyen kaderi bu kitaptan okuyacaksınız.
devam ediyor 8a önce güncellendi
𝒟𝓊̈𝓈̧
@ikiarkadas
Okuma
26
Oy
5
Takip
10
Yorum
2
Bölüm
2
“Seni seviyorum, seni seviyorum. Beni duyuyor musun? Alice Princeton, seni seviyorum.”
Üzerine eğilen Robert kısık sesi ile dudaklarına sokularak aşkını ilk defa yüzüne karşı itiraf etmişti. Lakin bu yapılabilecek en kötü zamanı bulmuştu. Hala öfke dolu olan Alice elleri yüzünde dolaşan adamı göğsünü yumruklayarak kendinden uzağa itmişti. Hazır halde bekleyen at arabasının kabinine ilerleyip kapısını açmışken kalbinden geçeni sakınmadan, süslemeden öfkeyle mırıldanmıştı.
“Benim seni sevmeme izin vermiyorsun.”
* * *
Victoria Dönemi İngilteresinde Londralı tüccar bir ailenin kızı olan genç Alice 20 yaşında neşeli bir genç kızdı. Hayatını kahkahalar ve pembe düşlerle bezemiş olan Alice birçok insanın ömür boyu aradığı aşkı küçük yaşlarda bulup kalbinde özenle muhafaza ettiği için kendini diğer insanlardan şanslı buluyordu. Utancından ve kabul görmeyeceği korkusundan açamadığı aşkını içinde bir tohum gibi filizlendirirken asla umutsuzluğa yenik düşmemişti. Onu adeta küçük kız kardeşi gibi gören Benjamin Avery’ in onu bir gün seveceğini adı gibi biliyordu. Bu düşe kutsal bir yeminmişçesine inanıyor ve herkesten saklıyordu.
Lakin ailesi, bir davette onu görüp ilk görüşte âşık olan Yüzbaşı Doyle ile evlenmesine karar verdiği an, genç Alice’in tüm planları suya düşmüştü. İçinde büyüttüğü gizli aşk ve maruz kaldığı emrivaki, onu hayal gücünün ötesinde bir aşk üçgenine sürüklemiş ve aşka dair bildiği tüm gerçekleri unutturmuştu.
devam ediyor 9a önce güncellendi
Dilber Sultan
@adile44
Okuma
344
Oy
20
Takip
16
Yorum
0
Bölüm
6
Ben Daria karadenize savrulmuş annesi , babası, abisinden koparılmış rus köle .Kederimi kimseye söylemedim gözyaşımı sadece ailem için akıtım geldiğim bu sarayda aşkı bulacağımı nereden bilebilerdimki
Ben Dilber ,bana türlü cefayı , kederi , eziyeti layık gören düşmanlarımın sonu geldi artık korksunlar benden zira aldıkları her nefesi zehir edicem onlara ateş olup üzerlerine yağacam
Kitap Wattpad ve lnkspired de vardır!
Bazı kitap ve dizilerden esinlenilmiştir!
tamamlandı 9a önce tamamlandı
Bi̇r Küçük Türk Kızı 1
@ursuula1
Okuma
1.43k
Oy
64
Takip
68
Yorum
0
Bölüm
17
Cahiliyet. Bir halkın kendi kendisini yok etmekte, dış politikalara bile gerek kalmaksızın halkını ahmaklaştırmaya çalıştığı ve başardığı bir oyundur. Sistem ve suyun çarkı böyle işler, bu çarka değen ve durduran taş olsa dahi saniyesinde parçalanır uyuyan halkın gözünü açmasına izin vermezdi. Biz kadınlar bu çarktan akan su, erkekler ise çarkı döndürmeye yarayan manyetizmaydık. Onların gözlerinde değersiz ezilmeye layık bir böcek, başımıza aklımızın yarısını örtsün diye verilen bez parçasıydık.Bu döngü içerisinde sıkışıp kalmış binlerce kadından birisiydim anneler, genç kızlar, küçük kız çocukları hepimiz bu çarkta heba edildik. Gizli gizli Medreseye gider, öğrenim almaya çabalar ama eninde sonunda yakalanırdık. Ben bu çarkın suyu olmaktan sonunda sezdim ve çarktan akan başka bir yol buldum, şimdiyse bulduğum yol Türk olduğum gerçeğini saklamakta ve bu döngünün çarkına taş olmaktan geçiyordu.
❗️Bu kitap tarihi kaynaklardan ilham alınarak yazılmıştır. Kaleme alınan savaş, harem, eğitim ve medrese hayatı tamamen bilir kişi ve araştırmaya dayalıdır. Araştırmaya ve kurguya yardımcı olan isimler:
Atilla Kağan Kaya
Salih Cerrahoğlu
Ve İlber Ortaylı eserleri.
devam ediyor 5a önce güncellendi
Vicente Van Gogh Günlüğü
@lifeyasun99999
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Üst orta sınıf bir aileye doğan Van Gogh çocukken ciddi, sessiz ve saygılıydı ayrıca resim de yapmaktaydı. Gençliğinde sanat simsarı olarak çalıştı ancak Londra`ya gönderildikten sonra bunalıma girdi. Döndükten sonra Belçika`nın güneyinde Protestant misyoner olarak çalıştı. Sağlığı bozulup yalnızlık içinde yaşadıktan sonra ebeveynlerinin yanına döndü ve 1881 yılında resim yapmaya başladı. Küçük kardeşi Theo tarafından maddi olarak desteklendi ve ikisi yıllarca mektupla yazıştılar. Çoğunlukla natürmortlar ve çalışan köylülerin tasvirlerinden oluşan ilk çalışmalarında daha sonraki eserlerinin ayırt edici niteliği olan canlı renkler görülmez. 1886 yılında taşındığı Paris`te, izlenimci hassasiyete karşı tepki gösteren ve aralarında Émile Bernard ile Paul Gauguin`in de bulunduğu aVangart üyeleriyle tanıştı. Çalışmaları geliştikçe natürmortlara ve yerel manzaralara yeni bir yaklaşım getirdi. Resimlerinde daha parlak renkler kullanmaya başladı ve daha sonra 1888`de Fransa`nın güneyinde kaldığı Arles`da ustalaşacağı kendine özgü bir üslûp geliştirdi. Bu dönemde zeytin ağaçları, selviler, buğday tarlaları ve ayçiçekleri de tuvallerine konu olmaya başladı.
Psikotik epizodlardan ve delüzyonlardan muzdarip olan Van Gogh zihin sağlığından endişe duymasına rağmen fiziksel sağlığını ekseriyetle ihmal etmiş düzgün beslenmemiş ve aşırı alkol almıştır. Gauguin ile arkadaşlığı bir ustura ile yolunu kesmesi ve öfke nöbeti sonucu sol kulağının bir kısmını keserek yaralaması sonucu sona ermiştir. Bir dönem Saint-Rémy`de olmak üzere akıl hastanelerinde kalmıştır. Hastaneden kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra Paris yakınlarında Auvers-sur-Oise`da Auberge Ravoux`ya taşındı ve homeopati uygulayan doktor Paul Gachet tarafından tedavi edilmeye başladı. Depresyonu devam etti ve 27 Temmuz 1890`da bir altıpatlarla kendini göğsünden vurdu. İki gün sonra yaraları nedeniyle öldü.
Yaşamı boyunca başarısız olan Van Gogh`a deli gözüyle bakılıyordu. İntiharından sonra şöhret kazanan ressam, halkın imgeleminde tipik yanlış anlaşılmış dahi, "çılgınlık ve yaratıcılığın bir arada olduğu söylemlerini"[2] gösteren bir ressam olarak yer almıştır. Resim üslûbunun ögeleri fovistler ve Alman dışavurumcuları tarafından kullanılmaya başladıktan sonra 20. yüzyılın başlarında ünü artmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda çok yaygın bir eleştirel, ticari ve popüler bir başarı yakalayan Van Gogh sorunlu kişiliğinin romantik, azap çeken sanatçı idealini simgelediği önemli ama hüzünlü bir ressam olarak hatırlanmaktadır.
devam ediyor 5a önce güncellendi
Vicente Van Gogh Günlüğü
@lifeyasun99999
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Üst orta sınıf bir aileye doğan Van Gogh çocukken ciddi, sessiz ve saygılıydı ayrıca resim de yapmaktaydı. Gençliğinde sanat simsarı olarak çalıştı ancak Londra`ya gönderildikten sonra bunalıma girdi. Döndükten sonra Belçika`nın güneyinde Protestant misyoner olarak çalıştı. Sağlığı bozulup yalnızlık içinde yaşadıktan sonra ebeveynlerinin yanına döndü ve 1881 yılında resim yapmaya başladı. Küçük kardeşi Theo tarafından maddi olarak desteklendi ve ikisi yıllarca mektupla yazıştılar. Çoğunlukla natürmortlar ve çalışan köylülerin tasvirlerinden oluşan ilk çalışmalarında daha sonraki eserlerinin ayırt edici niteliği olan canlı renkler görülmez. 1886 yılında taşındığı Paris`te, izlenimci hassasiyete karşı tepki gösteren ve aralarında Émile Bernard ile Paul Gauguin`in de bulunduğu aVangart üyeleriyle tanıştı. Çalışmaları geliştikçe natürmortlara ve yerel manzaralara yeni bir yaklaşım getirdi. Resimlerinde daha parlak renkler kullanmaya başladı ve daha sonra 1888`de Fransa`nın güneyinde kaldığı Arles`da ustalaşacağı kendine özgü bir üslûp geliştirdi. Bu dönemde zeytin ağaçları, selviler, buğday tarlaları ve ayçiçekleri de tuvallerine konu olmaya başladı.
Psikotik epizodlardan ve delüzyonlardan muzdarip olan Van Gogh zihin sağlığından endişe duymasına rağmen fiziksel sağlığını ekseriyetle ihmal etmiş düzgün beslenmemiş ve aşırı alkol almıştır. Gauguin ile arkadaşlığı bir ustura ile yolunu kesmesi ve öfke nöbeti sonucu sol kulağının bir kısmını keserek yaralaması sonucu sona ermiştir. Bir dönem Saint-Rémy`de olmak üzere akıl hastanelerinde kalmıştır. Hastaneden kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra Paris yakınlarında Auvers-sur-Oise`da Auberge Ravoux`ya taşındı ve homeopati uygulayan doktor Paul Gachet tarafından tedavi edilmeye başladı. Depresyonu devam etti ve 27 Temmuz 1890`da bir altıpatlarla kendini göğsünden vurdu. İki gün sonra yaraları nedeniyle öldü.
Yaşamı boyunca başarısız olan Van Gogh`a deli gözüyle bakılıyordu. İntiharından sonra şöhret kazanan ressam, halkın imgeleminde tipik yanlış anlaşılmış dahi, "çılgınlık ve yaratıcılığın bir arada olduğu söylemlerini"[2] gösteren bir ressam olarak yer almıştır. Resim üslûbunun ögeleri fovistler ve Alman dışavurumcuları tarafından kullanılmaya başladıktan sonra 20. yüzyılın başlarında ünü artmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda çok yaygın bir eleştirel, ticari ve popüler bir başarı yakalayan Van Gogh sorunlu kişiliğinin romantik, azap çeken sanatçı idealini simgelediği önemli ama hüzünlü bir ressam olarak hatırlanmaktadır.